aklınızda bulunsun diye sesleniyor arkamdan pastaneci, herkesin öksürdüğü şeyler olabiliyor. yürüyorum, midemdeki kremalı bulamaçtan sesler geliyor. herkeste aynı etkiyi yapmıyor diyor pastaneci, benimle birlikte yürüyor olduğunu şimdi farkediyorum. varsın yürüsün. lütfen diyor lütfen bekleyin, benimle birlikte koşuyor. isterseniz geri dönelim diyor, omuzumu tutunca duruyorum. biliyorsunuz pastaneye bakmam lazım ve sizi bu durumda bırakamam. koşmaya tekrar başladığımda, artık peşimden gelmiyor. bari güzel şeyler düşünmeye çalışın diyor, ayıları falan mesela. pastanecinin söylediği son sözler ağacın altında çıkarmaya mecbur bırakıyor beni. yere saçılmış bulamaca bakıyorum. feci derecede pastaneciye benziyorum.

Salı, Şubat 26

o malum yere gelmeden önce yol hafifçe sağa doğru eğriliyor.
tam yolun eğrildiği yerden geçerken, artık nereye gitmekte olduğunun hiç bir önemi kalmıyor. sonuçta yol hafifçe sağa doğru kaykılıyor. ve bu bir yolun şimdiye kadar yaptığı en güzel şey, bunu kaçırmanı göze alamayız.


teşekkür ederim.

Perşembe, Şubat 14

kaç gündür dükkanı kapalı tutuyorsun. bazen bir iki müşteri soran gözlerle sana bakıyor dışarıdan. bazıları cama vuruyorlar. bir tanesi öfkesinden çıldıracaktı neredeyse. ona öyle bakmamalıydın.

aklından neler geçiyor biliyorum ama yine de sormak istiyorum.
şemsiyemi kesinlikle yanıma almam gerektiğini söylüyorsun.
günü geldikçe iki gün geri gitmek istiyorsun her seferinde. tabii ki bizim bildiğimiz anlamıyla değil, sen mantıklı birisin.

bu şuna çok benziyor:

bazen yıldız şeklinde kurabiyeler yapacak oluyorsun, hiç istemediğin halde. buna mecbursun.