evin içine ikinci bir merdivenin gerekli olduğunu yeni farkettim diyor. neden canım istediğinde odamdan bahçeye inemeyeyim bahçeyi çiğneyip bir iki sokaktan geçip gölün kıyısına doğru yola koyulmayayım, bir iki çiçek toplayıp neden ceplerimi doldurmayayım çimenlerle, düşmeyeyim kolumun üzerine, canımın acısından koşmaya başlamayayım, bir iki sokak geçip merdivenleri çıkıp başladığım yere dönmüş olmayayım, neden dolaptan çıkardığım çekiçle evdeki tek merdiveni parça parça etmeyeyim.
romantik biri olduğunun o da farkında ve kendiyle barışık.
ama keşke geri dönsem.
aklınızda bulunsun diye sesleniyor arkamdan pastaneci, herkesin öksürdüğü şeyler olabiliyor. yürüyorum, midemdeki kremalı bulamaçtan sesler geliyor. herkeste aynı etkiyi yapmıyor diyor pastaneci, benimle birlikte yürüyor olduğunu şimdi farkediyorum. varsın yürüsün. lütfen diyor lütfen bekleyin, benimle birlikte koşuyor. isterseniz geri dönelim diyor, omuzumu tutunca duruyorum. biliyorsunuz pastaneye bakmam lazım ve sizi bu durumda bırakamam. koşmaya tekrar başladığımda, artık peşimden gelmiyor. bari güzel şeyler düşünmeye çalışın diyor, ayıları falan mesela. pastanecinin söylediği son sözler ağacın altında çıkarmaya mecbur bırakıyor beni. yere saçılmış bulamaca bakıyorum. feci derecede pastaneciye benziyorum.