aklınızda bulunsun diye sesleniyor arkamdan pastaneci, herkesin öksürdüğü şeyler olabiliyor. yürüyorum, midemdeki kremalı bulamaçtan sesler geliyor. herkeste aynı etkiyi yapmıyor diyor pastaneci, benimle birlikte yürüyor olduğunu şimdi farkediyorum. varsın yürüsün. lütfen diyor lütfen bekleyin, benimle birlikte koşuyor. isterseniz geri dönelim diyor, omuzumu tutunca duruyorum. biliyorsunuz pastaneye bakmam lazım ve sizi bu durumda bırakamam. koşmaya tekrar başladığımda, artık peşimden gelmiyor. bari güzel şeyler düşünmeye çalışın diyor, ayıları falan mesela. pastanecinin söylediği son sözler ağacın altında çıkarmaya mecbur bırakıyor beni. yere saçılmış bulamaca bakıyorum. feci derecede pastaneciye benziyorum.

Çarşamba, Ocak 23

"nedense sarıya karşı bir zayıflık gösteriyorum, ama bu kahverengi bir gömlek giymeme engel değil, bilmem anlatabiliyor muyum?" yaklaşık bir saattir, sırf dükkana girmeden önce eğilip bağcıklarını bağladı diye oturmuş bu adamla konuşuyorsun. keyfine diyecek yok. limonata bile içtiniz. adam pek konuşan biri değil. ama bir şekilde tekrar geleceğini ima ediyor ve bu seni kızdırmaya yetiyor. alıcı gözle etrafı gözden geçirmesine dayanamayıp, bardakları alıp mutfağa gidiyorsun. "sinsi sessiz" diyorsun içinden. geri dönüyorsun.
adamı kapıya geçirirken "pek de önemi yok" diyorsun gözlerine bakıp. onun için farketmiyor.
arkasından bakarken, "renkleri bir yana bırakıp yeni malzemeler bulmalıyım" diyorsun.